Bir gün Nasrettin Hoca eşeğini kaybeder.
Eşeğini aramaya koyulur.
Arada bir de ellerini açarak, – Allah’ım şükürler olsun, diye dua eder..
Bunu gören komşusu: – Hoca’m bu ne iştir? Sen eşeğini kaybetmişsin, üzüleceğin yerde şükrediyorsun, der.
Hoca şöyle cevap verir: – Öyle deme komşum. Tabii şükrediyorum,
ya bir de eşeğin üzerinde olsaydım! Ben de kaybolup gidecektim.
Al Elimi Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca göl kenarında dolaşmaya çıkar. Bu sırada bağırma sesleri duyarak sesin geldiği yere koşar. Meğerse göle düşen bir adamı çıkarmaya çalışıyorlarmış.
Herkes suyun içine girip,
– Ver elini, ver elini, diye bağırır.
Ama adam bir türlü kimseye elini vermez.
Nasrettin Hoca hemen suya girer.
– Al elim, al elim, diye bağırınca adam elini Hoca’ya verir.
Nasrettin Hoca’ya bu işi nasıl başardığını sorarlar. Hoca gülerek,
– Siz bu adamı tanımazsınız. O çok cimridir. Bu yüzden ” Ver elini.” deyince size elini bile vermedi.
Ben “Al elimi.” dedim. O da her zamanki gibi aldı. Yaa işte böyle, der.
Herkes suyun içine girip,
– Ver elini, ver elini, diye bağırır.
Ama adam bir türlü kimseye elini vermez.
Nasrettin Hoca hemen suya girer.
– Al elim, al elim, diye bağırınca adam elini Hoca’ya verir.
Nasrettin Hoca’ya bu işi nasıl başardığını sorarlar. Hoca gülerek,
– Siz bu adamı tanımazsınız. O çok cimridir. Bu yüzden ” Ver elini.” deyince size elini bile vermedi.
Ben “Al elimi.” dedim. O da her zamanki gibi aldı. Yaa işte böyle, der.
Ne Duruyorsun Yesene Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca, gittiği bir şehirde parasız kalır.
Şehirde yardım isteyebileceği bir tanıdığı da yoktur.
Karnı öyle acıkır ki ne yapacağını şaşırır.
Fırının önünden geçerken mis gibi ekmek kokusu gelir.
Hoca daha fazla dayanamayıp içeri girer.
Taze ekmekleri düzelten fırıncının omuzuna dokunur.
– Merhaba fırıncı!
Bu ekmeklerin hepsi senin mi, diye sorar.
Fırıncı bu garip soruya şaşırır.
– Tabii benim. Niye sordun? Hoca yutkunur.
– Öyleyse ne duruyorsun yesene kardeşim!
Şehirde yardım isteyebileceği bir tanıdığı da yoktur.
Karnı öyle acıkır ki ne yapacağını şaşırır.
Fırının önünden geçerken mis gibi ekmek kokusu gelir.
Hoca daha fazla dayanamayıp içeri girer.
Taze ekmekleri düzelten fırıncının omuzuna dokunur.
– Merhaba fırıncı!
Bu ekmeklerin hepsi senin mi, diye sorar.
Fırıncı bu garip soruya şaşırır.
– Tabii benim. Niye sordun? Hoca yutkunur.
– Öyleyse ne duruyorsun yesene kardeşim!
Biraz Da Biz Ölelim Nasrettin Hoca Fıkrası
Soğuk bir kış günü Nasrettin Hoca misafirliğe gider.
Ev sahibi sofraya büyük bir kase dolusu çorba koyar.
Kendisi eline bir kepçe alır. Hoca’ya ise küçük bir kaşık verir. Çorbadan içmeye başlarlar.
Ev sahibi sıcak çorbayı koca kepçeye doldurur.
– Oh, Allah’ım öldüm!… Bu ne güzel çorba. Oh öldüm, öldüm, diyerek içerken bizim Hoca bir türlü karnını doyuramaz.
Sonunda dayanamayarak elindeki kaşığı ev sahibine uzatır.
– Kardeşim, şu kepçeyi ver, biraz da biz ölelim, der.
Ev sahibi sofraya büyük bir kase dolusu çorba koyar.
Kendisi eline bir kepçe alır. Hoca’ya ise küçük bir kaşık verir. Çorbadan içmeye başlarlar.
Ev sahibi sıcak çorbayı koca kepçeye doldurur.
– Oh, Allah’ım öldüm!… Bu ne güzel çorba. Oh öldüm, öldüm, diyerek içerken bizim Hoca bir türlü karnını doyuramaz.
Sonunda dayanamayarak elindeki kaşığı ev sahibine uzatır.
– Kardeşim, şu kepçeyi ver, biraz da biz ölelim, der.
Gömleğin Parası Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca bir gün Konya çarşısında dolaşırken,
– Şu dükkandan bir çift ayakkabı alayım diyerek içeri girer.
Güzel bir çift ayakkabı beğenir.
Dükkan sahibi tam da ayakkabıyı sararken fikrini değiştirir. Hoca:
– Aslında ayakkabılarım o kadar da eskimedi.
İyi mi ben ayakkabı değil, bir gömlek alayım. Haydi,
sen bana güzel bir gömlek ver, der.
Dükkan sahibinden gömleği alan Hoca,
– Ben artık gideyim der. Haydi hoşça kal, diyerek gidecekken dükkan sahibi,
– Hoca’m dur, gömleğin parasını vermedin, diyerek onu durdurur.
Hoca anlamamış gibi yapar. – İyi ama ayakkabı yerine gömleği aldım ya, deyince adam şaşkın şaşkın,
– Peki ama ayakkabının parasını da vermemiştin ki, der.
Hoca güler. – Ne garip adamsın. Yahu almadığım ayakkabının parasını niye vereyim?
– Şu dükkandan bir çift ayakkabı alayım diyerek içeri girer.
Güzel bir çift ayakkabı beğenir.
Dükkan sahibi tam da ayakkabıyı sararken fikrini değiştirir. Hoca:
– Aslında ayakkabılarım o kadar da eskimedi.
İyi mi ben ayakkabı değil, bir gömlek alayım. Haydi,
sen bana güzel bir gömlek ver, der.
Dükkan sahibinden gömleği alan Hoca,
– Ben artık gideyim der. Haydi hoşça kal, diyerek gidecekken dükkan sahibi,
– Hoca’m dur, gömleğin parasını vermedin, diyerek onu durdurur.
Hoca anlamamış gibi yapar. – İyi ama ayakkabı yerine gömleği aldım ya, deyince adam şaşkın şaşkın,
– Peki ama ayakkabının parasını da vermemiştin ki, der.
Hoca güler. – Ne garip adamsın. Yahu almadığım ayakkabının parasını niye vereyim?
Öteki Kapıdan Çıkmıştır Nasrettin Hoca Fıkrası
Canı çok sıkılan Hoca, evine giderken komşularıyla karşılaşır.
– Hoca’m, biz de seni ziyarete geliyorduk. Birer kahve içip biraz sohbet edelim diyorduk, deyince Hoca istemeyerek kabul eder.
Birlikte Hoca’nın evinin önüne kadar gelirler.
Hoca: – Siz burada biraz bekleyin, diyerek içeri girer.
Karısına, – Hatun, sen şu adamlara bir şeyler söyle gitsinler.
Bugün kimseyle konuşmak istemiyorum, der.
Kadıncağız ne yapacağını şaşırıp kapıyı açar.
– Şeyy, boşuna beklemeyin hoca evde yok, der.
Adamlar: – Nasıl olur, daha şimdi biz beraberce eve geldik. Az önce içeri girdi, diyerek içeri girmek isterler.
Bunun üzerine Hoca içeriden seslenir.
– Yahu, siz ne tuhaf adamlarsınız! Belki evin iki kapısı vardır.
Öteki kapıdan çıkmış olamaz mıyım, der.
– Hoca’m, biz de seni ziyarete geliyorduk. Birer kahve içip biraz sohbet edelim diyorduk, deyince Hoca istemeyerek kabul eder.
Birlikte Hoca’nın evinin önüne kadar gelirler.
Hoca: – Siz burada biraz bekleyin, diyerek içeri girer.
Karısına, – Hatun, sen şu adamlara bir şeyler söyle gitsinler.
Bugün kimseyle konuşmak istemiyorum, der.
Kadıncağız ne yapacağını şaşırıp kapıyı açar.
– Şeyy, boşuna beklemeyin hoca evde yok, der.
Adamlar: – Nasıl olur, daha şimdi biz beraberce eve geldik. Az önce içeri girdi, diyerek içeri girmek isterler.
Bunun üzerine Hoca içeriden seslenir.
– Yahu, siz ne tuhaf adamlarsınız! Belki evin iki kapısı vardır.
Öteki kapıdan çıkmış olamaz mıyım, der.
Kaybolan Heybe Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca misafir olduğu bir köyde heybesini kaybeder.
Sinirinden bağırıp çağırır.
– Eğer heybemi bulamazsanız, ben ne yapacağımı bilirim!
Köylüler hep birlikte Hoca’nın heybesini ararlar. Sonunda heybe bulunur. Koşarak Hoca’nın yanına giderler.
– Hoca, çok merak ettik. Heyben bulunmasaydı ne yapacaktın, diye sorarlar
. Nasrettin Hoca gülerek cevap verir.
– Ne mi yapacaktım? Tabii ki yeni bir heybe alacaktım.
Sinirinden bağırıp çağırır.
– Eğer heybemi bulamazsanız, ben ne yapacağımı bilirim!
Köylüler hep birlikte Hoca’nın heybesini ararlar. Sonunda heybe bulunur. Koşarak Hoca’nın yanına giderler.
– Hoca, çok merak ettik. Heyben bulunmasaydı ne yapacaktın, diye sorarlar
. Nasrettin Hoca gülerek cevap verir.
– Ne mi yapacaktım? Tabii ki yeni bir heybe alacaktım.
Ben Zaten İnecektim Nasrettin Hoca Fıkrası
Küçük Nasrettin çok sevdiği eşeğine binerek gezmeye çıkar.
Bu arada eşeğinin tökezlemesi yüzünden yere düşer.
Mahallenin yaramaz çocukları gülmeye başlar.
– Ha ha ha. Nasrettin’e bakın eşekten düştü. Ha ha ha.
Nasrettin eşeğe binmesini bile bilmiyor!
Küçük Nasrettin, hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkar.
Cevabı yapıştırır. – Arkadaşlar, ne diyorsunuz? Düşmeseydim inecektim.
Bu arada eşeğinin tökezlemesi yüzünden yere düşer.
Mahallenin yaramaz çocukları gülmeye başlar.
– Ha ha ha. Nasrettin’e bakın eşekten düştü. Ha ha ha.
Nasrettin eşeğe binmesini bile bilmiyor!
Küçük Nasrettin, hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkar.
Cevabı yapıştırır. – Arkadaşlar, ne diyorsunuz? Düşmeseydim inecektim.
Yıldızların Sayısı Nasrettin Hoca Fıkrası
Bir Gün Nasrettin Hoca vaaz verirken dinleyenlerden biri:
– Hocam sen çok bilgilisin. Bize söyler misin gökyüzünde kaç tane yıldız vardır?
Hoca gülümseyerek sakallarını sıvazlar.
– Şu gördüğünüz sakallarımdaki beyazlar kadar, der.
Soruyu soran şaşırır.
– Hocam bu nasıl olur, şaka mı yapıyorsunuz, deyince Hoca kendisinden emin şöyle der:
– İnanmazsan gel de say!
– Hocam sen çok bilgilisin. Bize söyler misin gökyüzünde kaç tane yıldız vardır?
Hoca gülümseyerek sakallarını sıvazlar.
– Şu gördüğünüz sakallarımdaki beyazlar kadar, der.
Soruyu soran şaşırır.
– Hocam bu nasıl olur, şaka mı yapıyorsunuz, deyince Hoca kendisinden emin şöyle der:
– İnanmazsan gel de say!
Turşuyu Sen Mi Satacaksın Nasrettin Hoca Fıkrası
Hoca turşu satmaya karar verir.
Turşuyu eşeğini yükleyerek mahallede dolaşmaya başlar.
– Çok güzel turşularım var.
Turşucu, Turşucu! Hoca “Turşucu!”
diye bağırırken eşeği de durmadan anırır.
Eşek bir türlü Hoca’ya ağız açtırmaz.
Eşeğini susturamayan Nasrettin Hoca daha fazla dayanamaz.
– Yeter artık! Turşuyu sen mi satacaksın,
yoksa ben mi, der.
Turşuyu eşeğini yükleyerek mahallede dolaşmaya başlar.
– Çok güzel turşularım var.
Turşucu, Turşucu! Hoca “Turşucu!”
diye bağırırken eşeği de durmadan anırır.
Eşek bir türlü Hoca’ya ağız açtırmaz.
Eşeğini susturamayan Nasrettin Hoca daha fazla dayanamaz.
– Yeter artık! Turşuyu sen mi satacaksın,
yoksa ben mi, der.
Doksan Dokuza Da Razıyım Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca bir gece garip bir rüya görür.
Rüyasında avucuna doksan dokuz altın para koyarlar.
Ama Hoca bununla yetinmeyip,
– Olmaz, doksan dokuzu veren yüzü de verir.
Yüz altın isterim, diye sayıklar.
İşte tam bu sırada Hoca uyanır.
Gördüklerinin rüya olduğunu anlayınca hemen gözlerini kapatır.
Avucunu uzatarak,
– Peki, doksan dokuza da razıyım, der.
Rüyasında avucuna doksan dokuz altın para koyarlar.
Ama Hoca bununla yetinmeyip,
– Olmaz, doksan dokuzu veren yüzü de verir.
Yüz altın isterim, diye sayıklar.
İşte tam bu sırada Hoca uyanır.
Gördüklerinin rüya olduğunu anlayınca hemen gözlerini kapatır.
Avucunu uzatarak,
– Peki, doksan dokuza da razıyım, der.
Pazarlık Nasrettin Hoca Fıkrası
Dere kenarında bekleyen iki kişi Nasrettin Hocayla karşılaşırlar.
– Hoca efendi. ikimiz de yüzme bilmiyoruz. Bizi karşı tarafa geçirirsen sana iki altın veririz, derler.
Hoca bu teklifi kabul eder.
Birinci adamı kolayca karşıya geçirir.
Ama ikincisini geçirirken su, adamı alıp götürür.
Bunun üzerine arkadaşı Hoca’ya bağırmaya başlar.
– Ne yaptın? Su arkadaşımı götürüyor?
Çabuk, çabuk kurtar onu!
Hoca, adamı boğulmadan yakalayıverir.
Bir tarafdan da şöyle der:
– Kardeşim, niye telaş ediyorsunuz.
Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik!
– Hoca efendi. ikimiz de yüzme bilmiyoruz. Bizi karşı tarafa geçirirsen sana iki altın veririz, derler.
Hoca bu teklifi kabul eder.
Birinci adamı kolayca karşıya geçirir.
Ama ikincisini geçirirken su, adamı alıp götürür.
Bunun üzerine arkadaşı Hoca’ya bağırmaya başlar.
– Ne yaptın? Su arkadaşımı götürüyor?
Çabuk, çabuk kurtar onu!
Hoca, adamı boğulmadan yakalayıverir.
Bir tarafdan da şöyle der:
– Kardeşim, niye telaş ediyorsunuz.
Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik!
Yıldız Yaparlar Nasrettin Hoca Fıkrası
Hoca’ya sorarlar.
– Hoca’m, yeni ay çıktığı zaman eskisini ne yaparlar?
Hoca, cevabı yapıştırır.
– Ne yapacaklar, kırpar kırpar yıldız yaparlar!
– Hoca’m, yeni ay çıktığı zaman eskisini ne yaparlar?
Hoca, cevabı yapıştırır.
– Ne yapacaklar, kırpar kırpar yıldız yaparlar!
Hırsızın Ardından Nasrettin Hoca Fıkrası
Bir gece Nasrettin Hocanın Evine hırsız girer.
Adam eline geçen her şeyi torbasına atarak evden çıkar.
Hoca her şeyi görür.
Hemen eline birkaç eşya alarak hırsızın peşinden gider.
Sonunda hırsız kendi evine gelir.
İçeri giren hırsız, Hocayı arkasında görünce şaşırır.
– Sen kimsin, burada ne işin var?
Hoca cevap verir.
– Biraz önce bizim evdeki her şeyi topladın. Yoksa bu eve mi taşındık?
Adam eline geçen her şeyi torbasına atarak evden çıkar.
Hoca her şeyi görür.
Hemen eline birkaç eşya alarak hırsızın peşinden gider.
Sonunda hırsız kendi evine gelir.
İçeri giren hırsız, Hocayı arkasında görünce şaşırır.
– Sen kimsin, burada ne işin var?
Hoca cevap verir.
– Biraz önce bizim evdeki her şeyi topladın. Yoksa bu eve mi taşındık?
Kendisi Sanmış Nasrettin Hoca Fıkrası
Hoca, bir gün karşılaştığı birisiyle sohbet etmeye başlar.
Uzun uzun konuşurlar. Vedalaşırken Hoca:
– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi, diye sorar.
Adam şaşırıp kalır.
– Tanımadıysan benimle ne diye iki saattir konuşuyorsun,
deyince Hoca güler.
– Ne bileyim, sarığın ve cübben benimkine çok benziyordu.
Ben de seni kendim sandım, der.
Uzun uzun konuşurlar. Vedalaşırken Hoca:
– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi, diye sorar.
Adam şaşırıp kalır.
– Tanımadıysan benimle ne diye iki saattir konuşuyorsun,
deyince Hoca güler.
– Ne bileyim, sarığın ve cübben benimkine çok benziyordu.
Ben de seni kendim sandım, der.
Mektup Aceleye Gelmiş Nasrettin Hoca Fıkrası
Akşehir’in zenginlerinden birinin düğünü yapılır.
Düğünde tatlılar, börekler, çok güzel yemeklerle sofra kurulur.
Telaştan, Hoca’yı düğüne çağırmayı unuturlar.
Nasrettin Hoca ” Ne yapsam şu düğüne gitsem.” diye düşünür.
Birden aklına bir fikir gelir. Hemen boş bir kağıdı zarfın içine koyar.
Koşarak düğün evine gelir. Elindeki zarfı zengin adamın hizmetçisine verir.
– Beyefendiye bir mektup getirdim, diyerek içeri girer.
Hemen sofraya oturur ve karnını bir güzel doyurur.
Bu sırada mektubu ev sahibine verirler.
Ev sahibi şaşırır. – İyi ama bu zarfın üzeri yazılı değil. Hiçbir şey anlamadım, deyince
Hoca lokmasını yutarak. – Evet, doğru diyorsunuz. Aslında onun içi de yazılı değil.
Kusuruma bakmayın, biraz aceleye geldi de, der.
Düğünde tatlılar, börekler, çok güzel yemeklerle sofra kurulur.
Telaştan, Hoca’yı düğüne çağırmayı unuturlar.
Nasrettin Hoca ” Ne yapsam şu düğüne gitsem.” diye düşünür.
Birden aklına bir fikir gelir. Hemen boş bir kağıdı zarfın içine koyar.
Koşarak düğün evine gelir. Elindeki zarfı zengin adamın hizmetçisine verir.
– Beyefendiye bir mektup getirdim, diyerek içeri girer.
Hemen sofraya oturur ve karnını bir güzel doyurur.
Bu sırada mektubu ev sahibine verirler.
Ev sahibi şaşırır. – İyi ama bu zarfın üzeri yazılı değil. Hiçbir şey anlamadım, deyince
Hoca lokmasını yutarak. – Evet, doğru diyorsunuz. Aslında onun içi de yazılı değil.
Kusuruma bakmayın, biraz aceleye geldi de, der.
Ayın Kaçı Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca bir iş için Konya’ya gider.
Yolda adamın biri Hoca’yı durdurur.
– Affedersin, Hoca efendi, bugün ayın kaçı, biliyor musun, diye sorunca.
Hoca: – Nerden bileyim, ben buranın yabancısıyım, diye cevap verir.
Yolda adamın biri Hoca’yı durdurur.
– Affedersin, Hoca efendi, bugün ayın kaçı, biliyor musun, diye sorunca.
Hoca: – Nerden bileyim, ben buranın yabancısıyım, diye cevap verir.
Parayı Kim verecek Nasrettin Hoca Fıkrası
Arkadaşları Küçük Nasrettin’e bir oyun oynamak isterler.
– Nasrettin, biz hamama gidip yumurta yapacağız.
Bizimle gelmek ister misin, deyince
küçük Nasrettin arkadaşlarının yine bir şeyler planladıklarını anlar.
– Tabii gelirim, der.
Böylece bütün çocuklar hamama giderler.
Çocuklar gizledikleri yumurtaların üzerine otururlar. İçlerinden biri:
– Hey Nasrettin! Şimdi hep beraber yumurtlayacağız.
Kim yumurta yapamazsa bütün hamam paralarını o verecek, der.
Hep bir ağızdan gıdaklamaya başlarlar.
“Gıt, gıt, gıdaak. Gıt, gıt, gıdaak.”
Sonra da gizledikleri yumurtaları çıkarırlar.
İşte tam bu sırada küçük Nasrettin horoz gibi öter.
“Üürü üüü. Üürü üüü.”
Çocuklar şaşırır.
– Nasrettin sen ne yapıyorsun, derler.
Küçük Nasrettin gülerek,
– Eee, arkadaşlar! Bu kadar tavuğa bir de horoz gerekir. Öyle değil mi, der.
– Nasrettin, biz hamama gidip yumurta yapacağız.
Bizimle gelmek ister misin, deyince
küçük Nasrettin arkadaşlarının yine bir şeyler planladıklarını anlar.
– Tabii gelirim, der.
Böylece bütün çocuklar hamama giderler.
Çocuklar gizledikleri yumurtaların üzerine otururlar. İçlerinden biri:
– Hey Nasrettin! Şimdi hep beraber yumurtlayacağız.
Kim yumurta yapamazsa bütün hamam paralarını o verecek, der.
Hep bir ağızdan gıdaklamaya başlarlar.
“Gıt, gıt, gıdaak. Gıt, gıt, gıdaak.”
Sonra da gizledikleri yumurtaları çıkarırlar.
İşte tam bu sırada küçük Nasrettin horoz gibi öter.
“Üürü üüü. Üürü üüü.”
Çocuklar şaşırır.
– Nasrettin sen ne yapıyorsun, derler.
Küçük Nasrettin gülerek,
– Eee, arkadaşlar! Bu kadar tavuğa bir de horoz gerekir. Öyle değil mi, der.
Yağmurdan Kaçıyorum Nasrettin Hoca Fıkrası
Yağmurlu günde Hoca pencerenin kenarında otururken.
Yağmurda ıslanmamak için kaçan bir komşusunu görür.
Pencereyi açarak, – Çok yazık, sana hiç yakıştıramadım.
İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı, diye seslenir.
Onu duyan adam utanarak yavaş yavaş yürümeye başlar.
Tepeden tırnağa kadar ıslanır.
başka gün Hoca dışarıdayken yağmur yağmaya başlar.
Hoca evine doğru koşarken komşusu pencereden seslenir.
– Heyy Hoca’m ayıp değil mi? Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun?
Hoca kendisinden emin koşarken şöyle der:
Ne diyorsun komşum. Ben rahmetten kaçmıyorum.
Tam tersi yere düşen rahmeti çiğnememek için koşuyorum.
Yağmurda ıslanmamak için kaçan bir komşusunu görür.
Pencereyi açarak, – Çok yazık, sana hiç yakıştıramadım.
İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı, diye seslenir.
Onu duyan adam utanarak yavaş yavaş yürümeye başlar.
Tepeden tırnağa kadar ıslanır.
başka gün Hoca dışarıdayken yağmur yağmaya başlar.
Hoca evine doğru koşarken komşusu pencereden seslenir.
– Heyy Hoca’m ayıp değil mi? Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun?
Hoca kendisinden emin koşarken şöyle der:
Ne diyorsun komşum. Ben rahmetten kaçmıyorum.
Tam tersi yere düşen rahmeti çiğnememek için koşuyorum.
Hepsinin Tadı Aynıdır Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca,
bağdan topladığı üzümleri eşeğine yükler.
Evine giderken yolda çocuklar peşine takılır.
– Hoca Efendi bize de üzüm verir misin, dedikleri zaman Hoca çocuklara bakar.
Bu kalabalık çocukların her birine bir salkım verse, üzümler bitecek.
Tutar, her birine bir tane üzüm verir.
Çocuklar sızlanmaya başlar.
– Ama Hoca efendi, çok az verdin.
Nasrettin Hoca:
– Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane ha on tane ne fark eder.
Nasıl olsa hepsinin tadı aynı değil mi, diyerek gider.
bağdan topladığı üzümleri eşeğine yükler.
Evine giderken yolda çocuklar peşine takılır.
– Hoca Efendi bize de üzüm verir misin, dedikleri zaman Hoca çocuklara bakar.
Bu kalabalık çocukların her birine bir salkım verse, üzümler bitecek.
Tutar, her birine bir tane üzüm verir.
Çocuklar sızlanmaya başlar.
– Ama Hoca efendi, çok az verdin.
Nasrettin Hoca:
– Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane ha on tane ne fark eder.
Nasıl olsa hepsinin tadı aynı değil mi, diyerek gider.
Rüyada Gözlük Nasrettin Hoca Fıkrası
Nasrettin Hoca bir gece aniden uyanır.
– Hatun, çabuk kalk. Gözlüğüm nerede, bulamıyorum?
Kadın, uykulu uykulu,
– Hoca, gece yarısı niçin gözlük arıyorsun, der.
Hoca telaşlı telaşlı gözlüğünü takar.
– Ne demek niçin?
Tabii ki rüyada daha iyi görmek için!
– Hatun, çabuk kalk. Gözlüğüm nerede, bulamıyorum?
Kadın, uykulu uykulu,
– Hoca, gece yarısı niçin gözlük arıyorsun, der.
Hoca telaşlı telaşlı gözlüğünü takar.
– Ne demek niçin?
Tabii ki rüyada daha iyi görmek için!
Vasiyet Etmiş Nasrettin Hoca Fıkrası
Bir gün Nasrettin Hoca, karısına,
– Bak Hatun, size vasiyetimdir.
Öldüğüm zaman beni baş aşağı gömün!
Tam mı, der.
Karısı şaşırır.
– Bu ne biçim vasiyet Hoca?
Niye baş aşağı gömülmek istiyorsun, diye sorar.
Hoca kendisinden emin bir şekilde,
– Niye olacak.
Yarın kıyamet koptuğunda her şey alt üst olacak.
İşte o zaman ben dosdoğru kalkarım, cevabını verir
– Bak Hatun, size vasiyetimdir.
Öldüğüm zaman beni baş aşağı gömün!
Tam mı, der.
Karısı şaşırır.
– Bu ne biçim vasiyet Hoca?
Niye baş aşağı gömülmek istiyorsun, diye sorar.
Hoca kendisinden emin bir şekilde,
– Niye olacak.
Yarın kıyamet koptuğunda her şey alt üst olacak.
İşte o zaman ben dosdoğru kalkarım, cevabını verir
Ben Sözümden Dönmem Nasrettin Hoca Fıkrası
Bir gün Hoca’ya bir komşusu sorar.
– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?
Hoca ak sakallarını sıvazlar.
– Kırk yaşındayım.
Komşusu hemen itiraz eder.
– Nasıl olur Hoca’m?
On yıl önce de aynı şeyi söylemiştiniz,
deyince Hoca gülümser.
– Bak komşum sözünden dönmek bize yakışmaz.
Sen bu soruyu on yıl sonra yine sor.
Göreceksin aynı cevabı vereceğim.
Ben sözümden dönmem, der.
– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?
Hoca ak sakallarını sıvazlar.
– Kırk yaşındayım.
Komşusu hemen itiraz eder.
– Nasıl olur Hoca’m?
On yıl önce de aynı şeyi söylemiştiniz,
deyince Hoca gülümser.
– Bak komşum sözünden dönmek bize yakışmaz.
Sen bu soruyu on yıl sonra yine sor.
Göreceksin aynı cevabı vereceğim.
Ben sözümden dönmem, der.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)